DİYABETTE BESLENME ÖNERİLERİ
Merhabalar değerli okurlar bundan sonra sizinle bu köşede her daim birlikte olacağız. Bu hafta ki konumuz ise Çağımızın hastalığı diyabet.
Her 2 kişiden 1’i “ben şeker hastasıyım” diye dinlediğimiz hastalık “DİYABET”.
Korkunç bir şekilde yaygın olan kronik bir rahatsızlıktır.
Hele ki sucuğun, kaymağın, bükmenin, hamur işlerinin vazgeçilmezi olan memleketimiz Afyon’da. Lakin endişelenmeye hiç gerek yoktur. Çünkü her şey “dengeli” beslenildiğinde hiçbir lezzetten uzak kalmamıza gerek kalmayacaktır.
Mesleğimiz gereği her çeşit hastalığa sahip insanlarla sık sık karşılaşıyoruz. Dikkatimi çeken şey; kişinin tanı konmuş hastalıklarını sorduğumda her ne hastalık sayılırsa sayılsın arkasından “ha bir de şeker hastasıyım” diye ekleniyor olması. O kadar sık görülmekte ki artık ilaç ve insülin tedavisiyle birlikte doktorlarımız beslenmenin çok önemli olduğunu düşünerek muhakkak bir diyetisyene yönlendirme yapmaktadır. Ve biz diyetisyenler kişinin tıbbi beslenme tedavisini yürütüyoruz. Öyle bir şey ki hastalarımda beslenme tedavisinden sonra ilacı bırakanlar görülüyor.
Bu süreç zannettiğimiz kadar zor ilerlemiyor. Sadece hastanın bu konuda doğru bir şekilde bilinçlendirilmesi çok önemli. Ne biliyorsam hastaya aktarmayı kutsal bir görev olarak bildiğimden dolayı diyetteyken neyi, ne zaman, ne kadar miktarda, neden tükettiğini öğrenmiş oluyor. Benim için önemli olan hastanın benden sonra da sağlıklı yaşamına bilinçli olarak devam edebilmesi.
Diyet kişiye özeldir. Bu yazımda bazı genel önerilerde bulunmak istedim. O halde başlayalım:
1) SU! Tüm sistemlerimizin çalışması için gerekli olan suyun bardak bardak içilmesi yerine tıpkı çay, kahve gibi masamızda yerini almalı ve bu alışkanlığı kazanmalıyız. Günlük ortalama 2,5 litre su tüketilmeli.
2) Az az ve sık sık beslenmeliyiz. Bizim yaptığımız en büyük yanlış; kahvaltıyı çok ağır bir şekilde yapıp aralarda hiçbir şey tüketmeden hunharca acıkıp akşam yemeğinde de kendimize yüklenmemiz. 3 ana, 3 ara öğün şeklinde beslenmemizi güne yaymalıyız ki insülin hep dengede kalsın, yağ depolanmasın.
3) pişirme yöntemleri de çok önemli. Kızartmalar içerisinde barındırdığı son derece kanserojen olan trans yağı vücuda aldığımızda, iyi bir vücut ve kan değerlerinden bahsedebilir miyiz? Tabi ki de hayır. En sağlıklı pişirme yöntemleri: haşlama, fırınlama, az yağda pişirme ve ızgaradır.
4) haftada 1 gün omega-3 açısından zengin mevsim balıklarından tüketmeliyiz, tabi ki yanında bol yeşillikli salata olmazsa olmazlardan.
5) bir ürün ne kadar işlenmişse o kadar fayda sağlaması zorlaşır. Bu yüzden işlenmiş et ve et ürünlerinden uzak durmaya çalışmalıyız.
6) öğün atlamamalı, vaktinde tüketmeliyiz.
7) yüksek kalorili besinlerden uzak durmalıyız.
8) yemekleri küçük lokmalar halinde yemeli, iyice çiğnemeliyiz.
9) beslenmenin dışında fiziksel aktivitemizi artırmalıyız.
10) uyku düzeni de oldukça önemli. Uykumuz düzenli olmalı. Uyku arasında uyandığımızda gece atıştırmalıkları da yapmamalıyız.
Daha önce de söylediğim gibi beslenme de “denge” korunmalı.
Ne demiş Paracelsus: “Her şey zehirdir. Mühim olan dozdur.”
Uzman Diyetisyen Aynur Kazak
İletişim: 05388371509
Comment here